Facebook data mı satıyor?

Son günlerde Facebook hisselerinde muhteşem bir düşüş yaşandı. Yaşanan düşüşün, Trump karşıtları tarafından, Facebook verilerinin satın alınarak seçim malzemesi olarak kullanıldığı “iddiaları” yatıyor.

Bunların iddia olduğunu söylemek, böyle bir şeyin yaşanmadığını savunmak işin en kolayı. Ya gerçeklerle yüzleşmek? Facebook ücretsiz bir platform ve ücretsiz platform kullanırken her defasında aklıma gelen çok güzel bir söz var, “ürün bedavaysa, satılan sizsiniz”

Bilgi güvenliği konusunda en sık karşılaşılan problemlerden bir tanesi, “saklayacak bir şeyi” olmadığını savunan insanlar. Kimse zaten uyuşturucu ticaretini gelip burada yapmıyor ya da istihbarat örgütleri gizli planlarını burada yapmıyor. Önemli olan, senin davranışların ve senin “sana özgü” durumların. Beğenilerinden, paylaşımlarından, paylaşırken kullandığın dil yapısından düşünce tarzın, siyasi fikrin, sosyal hayatındaki yerin, dini düşüncelerin, futbol takımın gibi bir çok detaya ulaşılabiliyor. Tek başına senin verilerin bir işe yaramıyor olsa da, 500 bin insanın datasını bir araya getirdiğinde, muhteşem durumlar ortaya çıkabiliyor.

Tam da bu noktada, devreye Facebook’un son zamanlardaki yaşadığı sorun olan CA geliyor. Peki nedir CA? Facebook’a ne kadar zarar verdi?

Facebook yıllardır koruduğu değerini yaklaşık %10 oranında kaybetti. Bunun altında yatan sebep ise, taa 2010’lara dayanan veri paylaşım sözleşmeleri. Hani facebook duruyor duruyor arada “gizlilik sözleşmelerimizi düzenledik” diye bir haber çıkartıyor ya, onun arkasında yatan sebepler ve arka planda dönen karanlık dünyayı görelim.

2009’un sonlarına doğru, Facebook geliştiricilere de Web API’ler üzerinden bilgileri paylaşmaya başladı. Bu bilgiler ile geliştiriciler, Facebook üzerinde uygulamalar, oyunlar geliştirdi. Geliştirilen oyunlar da, uygulamalar da Facebook kullanımını gerçek manada arttırarak, Facebook’a pozitif dönüşler sağladı. Okey oynamak için MyNet hesabı açmış insanlar olarak, diğer oyunlar için de “facebook hesabı istiyor” yazısını görünce, üye olan insan sayısı azımsanmayacak kadar çok..

Peki bu Web API’lerin içerisinde ne vardı? Web API’ler bizim izin verdiğimiz tüm bilgilerimize, bizimle arkadaş olan insanların bilgilerine erişebiliyor. Bunun sebebi de, facebookta;

  • sadece arkadaşlarım,
  • herkes,
  • arkadaşlarımın arkadaşları

gibi bir yetkilendirme sistemi olmasından kaynaklanıyor. Uygulama dışardan benim profilime baktığında yalnızca “herkes” grubuna açık olan bilgilerimi, yani hiç bir bilgimi elde edemiyor. Defaultta gelen “arkadaşımın arkadaşları” kategorisi ise, benim izin verdiğim uygulamanın “benim yetkilerimle” sizin profilimize bakmasından kaynaklı olarak veriler açığa çıkabiliyor. Uygulamalarda bir izin denetiminin olmaması sebebiyle, geliştiriciler lazım olacak olmayacak her türlü veriyi istiyor ve o veriler üzerinden işlemler yapabiliyor. Her türlü bilgimizin bu uygulamalara sonuna kadar açık olduğu yıllarda, Penn State Üniversitesi, üçüncü parti uygulamaların istediği yetkileri araştırıyor (Third-Party Apps on Facebook: Privacy and the Illusion of Control).

Detaylar aşağıda, bizim için çarpıcı olan kısım şu: 1800 uygulama arasında 148 tanesi, arkadaşlarınızın bilgilerini de istiyor. Araştırma süresince bu yetki, uygulamalar tarafından toplam 68 milyon kez istenmiş.

Fakat bu yetki isteğini reddetseniz bile yetmiyor. Diyelim uygulamaya kendi fotoğraflarınızı kullanması için izin verdiniz. O fotoğraflarda arkadaşlarınız da vardır herhalde. Araştırmacılar, bu resimlerden de bazı arkadaş bilgilerini ve kimin fotoları beğendiği bilgisini çekmişler.

Yani kendi bilgilerinizi korusanız bile, arkadaşlarınız sizin birçok bilginizi paylaşabiliyor. Bunu engelleme imkanı da yıllar boyunca yoktu. Facebook ekibi yıllar sonra bazı konuları fark ederek, güncelleme çalışmaları yapsa da, bir çok verinin de oradan çıktığını görmek mümkün.

2011’li yıllara geldiğimizde, bir çok verinin uygulamalarla çekildiğini Facebook ekibi fark etti ve önlemler almaya devam etti. Fakat atladıkları bir nokta vardı. “Beğeni (like)” Bu özellik, arkadaş da olmasak sizin beğendiğiniz verileri görebilmemizi sağlıyordu. Yani daha da açık söylemek gerekirse, neyi beğendiğinizi herkes görebiliyordu. Bir yetkilendirme sistemi veya bir yetkiye gerek dahi duyulmuyordu.

Cambridge Üniversite’sinde çalışan Kosinski isimli bir araştırmacı, insanların beğendiği içeriği analiz ederek onları “tanımanın” bir yolunu buluyor:

  • Sadece 10 beğeni ile, sizi ortalama bir iş arkadaşınızdan daha iyi tanıyor
  • 70 beğeni ile arkadaşlarınızı geçiyor.
  • 150 beğeni , ana-babanızdan bile daha iyi tanımasını sağlıyor
  • 300 beğeniyi analiz ederek size eşinizden daha yakın oluyor
  • Bunun ötesinde de artık sizi sizden iyi tanıyor.

Kosinki araştırması sonucunda elde ettiği verileri yayınladığında, Facebook’tan hukuksal nitelikte bir tehdit telefonu alıyor. Bulguların gerçekliği o derece korkutmuş olacak ki, beğeni bilgisi tamamen halka kapatılıyor. Web API’lerle de erişim kısıtlanıyor. Facebook, elinde bulundurduğu “data gücü”nü bedavaya diğer insanlara sunmaya başladığını fark ediyor.

Facebook ekibinin 7/24 durmadan çalışıyor olmasının tek sebebi var. Data elde etmek, yorumlamak ve onlar üzerinden “farklı” işlemler yapmak. Ameleliğini yaptığı gibi, sefasını da sürmek isterken aslında birilerinin hiç amelelik yapmadan o verilere konabildiğini düşünmeye başlıyor.

 

2013’ün sonlarına doğru, Kosinki “psikolojik modellemesini” tamamlıyor. Ve artık elinde, insanları hareketlerinden tanıyan ve doğruluğu da %90’ın üzerinde kanıtlanmış bir veri yorumlama modelini elde ediyor. Bu modeli elinde bulundurduğunu öğrenen Kogan isimli bir akademisyen,  modellemeyi alabilmek için Kosinki ile irtibata geçiyor. Kosinki Kogan’ı biraz araştırdığında SCL(Strategic Communication Laboratories) isimli bir şirketle de çalıştığını görüyor. SCL’nin ise, bir çok şirketleri var ve bu şirketler farklı ülkelerde seçimlerde çalışmalar yürüyor. Amerika’da yaklaşan seçimler için ise, yeni bir şirket kurma planları var ve o şirketin ismi de, yukarda CA olarak bahsettiğimiz Cambridge Analytica!

Firmaya ismi veren kişi, Steve Bannon. Analiz işi için büyük miktarda paraya ihtiyaç var, o da ABD’li yazılım milyarderi olan Mercer. Buraya kadar herşey karmaşık gibi görünse de, 2014’lü yıllarda bu ortaklıklar ve bu yapı anlaşılamamış da olsa, bir sonraki adımda herşey çok daha yerine oturacak.

Kosinki bu araştırmaları yaptıktan sonra, seçimlerin işin içine girdiğinde sıkıntılı durumlar oluşacağını düşündüğünden veri modelleme ve yorumlama algoritmasını Kogan ile paylaşmıyor. Fakat Kogan, o dönemde Kosinki’nin elinde bulundurduğu veriler ve üzerine gittiği çalışmaları araştırdığında, Kosinki’nin elindekine benzer bir veri yapısını elde edebiliyor. Geliştirdiği modelin o anki karşılığı 1 milyon dolar!

CA’nın, yani Kogan’ın elinde artık bir veri modeli var. Fakat veri yok. Amerika’da yoğunlaşan seçimler için kullanılması planlanan veriler için, Amerika’da yaşayan insanların seçimlerden 1-2 yıl öncesinden başlayan veri toplama çalışmaları gerekiyor. Bunu yapabilmenin en kolay yolu ise, Facebook uygulama geliştirmek!

Kogan yeni bir anket geliştiriyor. Geliştirdiği anket masum sorularla dolu olsa da, dolduran kişiye 1 dolar para kazandırıyor. Peki, gizlediği bir şey olmayan insan için anket doldurarak 1 dolar kazanmak mantıksız mı? Dönüp tekrar olayın arka planına bakacak olursak, “arkadaşlarımın arkadaşları” yetki düzeyine sahip insanların verilerini toplayabilmek için geliştirilen uygulama “truva atı” görevi görüyor ve anketi dolduran kişinin tüm arkadaş bilgilerini, beğenilerini ve eğilimlerini “anlamsız veri” olarak topluyor. 1 ay kadar bir zamanda Amerika’da 300 bine yakın insan anketi dolduruyor. Ortalama 470 kişilik arkadaşlık listeleriyle birlikte 50 milyona yakın insanın bilgilerini ele geçirdiler. Kaldı ki bu, ilk deneme için ciddi miktarda veri anlamına geliyordu.

 

 

Bu bir güvenlik açığı değil, bilakis Facebook bir API yaratmış uygulama geliştiriciler için. Bakın o API ile, arkadaşlarınızın hangi bilgilerini çekebiliyor uygulamalar:

Kogan, bu sayede 270 bin kullanıcı üzerinden, 30 ile 50 milyon arası Amerikalı’nın envai çeşit bilgisini çekiyor: kimin neyi takip ettiği, beğenileri, yorumları gibi verileri Cambridge Analytica satıyor. Ve o verileri, hazırladıkları psikometrik modeli (Kosinski’nin algoritmasının benzerini yani) optimize etmek için kullanıyorlar.

2014’lü yıllların sonuna doğru Facebook, niyetin aslında Akademik araştırma olmadığı ve veri satışı olduğunu gördüğünde olay kopuyor. Yanlış anlamayın, sorun data satışı değil! Datanın facebook tarafından değil başkaları tarafından satılıyor olması. Sonrasında Facebook CA’ya verileri silin diyor, 1 adet e-mail ile, silindi cevabı geliyor.Bunu da CA çalışanı kendisi anlatıyor.

CA’nın hedefi, o verilerle insanların hangi partiye oy verdiğiymiş aslında. Veriler alınıp yorumlandıktan sonra, o insanlara başka platformlardan da ulaştırılarak eğilim yönlendirme işlem yapılabilirdi. Başarılı olan kısım aslında, veri seti değil o veri setinin “öğrenen algoritma” kısmının başarısıydı. 50 milyon kişiyle tabiri caiz ise, algoritmalarını eğiterek test sürecini tamamladılar.

Testin tamamlanmasının ardından ilk deneme yapılacak alan ise, İngiltere’nin AB’den ayrılıp ayrılmayacağı kararını belirleyecek olan, AB’nin geleceğini belirleyecek olan seçim, Brexit! Öğrenmiş olan algirmanın sadece Facebook değil, bir çok veri ile bir araya getirilip İngiltere seçimlerinde kullanıldığı söyleniyor. Facebook dışında da, sizin envai çeşit verinizi tutan yüzlerce şirket var. Ve bunların çoğu, veri toptancısı. Yani adamların işi, senin halka açık olan veya farketmeden izin verdiğin bilgileri (ev kredisi, kulüp üyeliği, araba tamirleri, borç, parti üyeliği, vs) toplayıp isteyene satmak. Bu da tamamen legal.

CA gibi şirketler, online veya offline davranışlarınızı kaydeden bir sürü farklı veritabanı satın alıyor ve bunları -artık optimize edilmiş- modellerinde birleştiriyorlar. Facebook önemli bir veri kaynağı ama tek veri kaynağı değil.

Peki tam olarak ne yapıyorlar o modelle?

2016 yılında, ABD seçimleri zamanında CA, Cumhuriyetçi Parti’nin önseçimlerinde önce Cruz, sonra Trump ile anlaştığında, Hillary Clinton muhtemelen pek endişelenmemişti. Zira ona Obama’dan miras kalan ve daha da büyük olan bir online analytics operasyonu vardı.

Fakat Demokratların modelleri o kadar ayrıntılı değildi. CA sadece 17 eyalete odaklandı ve oradaki neredeyse her seçmeni, 32 farklı kişilik grubundan birine oturttu (Kosinski’nin psikometrik çalışmalarının meyvesi bu). Sonra bunları başka verilerle korele etti.

Bu sayede, en anahtar bölgelerde, kişiye özel seçim propagandası yaptılar. Ve tabii bu propagandayı da, Facebook’un kendi reklam platformu üzerinden dağıttılar. Yani FB, hem bilgilerinizi elaleme satarken para kazanıyor, hem de o bilgi sayesinde optimize edilmiş reklamı geri bize ulaştırırken para kazanıyor. İki yönde de bilet kesen bir köprü gibi.

Şimdi muhtemelen siz sanıyorsunuz ki, CA’in bu modeli, iki parti arasında kalan kararsızları tespit edip, onlara yoğunlaşan reklamlar için kullanılıyor. Ondan çok daha sofistikeler:

Mesela aynı mahalledeki muhafazakar, az eğitimli, fakir olmayan ve aşırı aktif insanları belirliyorlar. Sonra bunlara, tam da gıcık olacakları bir dizi reklam sunuyorlar. Bu reklamlar gerçek gözüküyorlar ama diğer partinin pozisyonlarını abartılı biçimde destekliyorlar (straw man).

Bizim grup gaza geliyor, işte vay efendim silahlarımızı alacaklar, vay bu kış komünizm gelecek…artık o kişinin hassasiyeti neyse. Sonra bunlar panik halinde etraflarını örgütlüyorlar. Al sana bedava grassroots hareketi. Milleti kendilerinin bile farkında olmayabilecekleri korkularıyla motive ediyor ve bunu aksiyona dönüştürüyorsun.

***

Yetmiyor, bir yandan da karşıt gruplara moral bozucu içerik gönderiyorsun. Mesela belli zencilere -ki hayatta Cumhuriyetçilere oy vermez çoğu- Clinton’ın kırpılmış bir videosunu yolluyorlar, onlara “superpredator” dediği. Maksat, Hillary’i ırkçı belletip, oy vermeye gitmelerini engellemek.

Modele göre oy kullanma ihtimalin çok azsa, zaten sana para harcamasına gerek yok. Çok fazlaysa veya eğitimli bir zenciysen, bu propagandadan etkilenmeyeceksin. Ama tam aradakilere nokta atışı yapıyorlar.

İşin daha da feci tarafı şu:

  1. Bu içeriklerin çoğu başkalarına görünmüyor.
  2. News feed içinde sanki normal habermiş gibi çıkıyorlar.

Eğer komşumun ne kadar uydurma içeriklere maruz kaldığını görebilsem, belki ona yorum yapıp diyalog kurabileceğim. Sonuçta komşum bana güvenir, oturur konuşuruz. Yahut, o saçma reklamları gidip TV’de yayınlasalar, büyük tepki çeker ve kredi kaybederler. Ama mevcut sistemde, herkes kendi gerçekliğinde hapis. Ve Facebook, bu “atomizasyon”un sağlayıcısı.

Bu tekniğin bir başka uygulama alanı da focus group denen kavramı inanılmaz boyutlara taşıması: Trump ve Clinton’ın TV’deki tartışmaları öncesinde, CA Trump’ın argümanlarını reklam haline getiriyor ve tam 175,000 ayrı kombinasyonu, yine Facebook üzerinden test ediyor.

Siz böyle bir politik reklam gördüğünüzde, herkesin aynı şeyi gördüğünü varsayıyorsunuz ama onların metni biraz daha farklı. Yahut metin aynı ama başlığın rengi iki ton daha açık. Yahut arkaplan resmi değişik. Dediğim gibi, 175 bin farklı mesaj. Ve her birimizin tepkisi ölçülerek, her seçim bölgesinde en etkili olanı bulunuyor.

Tabii, Facebook bu focus group’un sağlayıcısı olarak da para kazanıyor.

 

Cambridge Analytica Olayı, Trump Karşıtlarının Abartması Mı?

Şu ana kadar bahsedilenleri, Trump veya Brexit gibi dar çerçevelerden okumak hata olur. Bunlar sistemik sorunlar ve Obama döneminden beri uyarısını yapıyor insanlar. Bundan sonraki tüm seçim denklemlerinin bir parçası olacaklar. Dahası, bu iş seçimlerin de ötesinde, her türlü davranışınızı etkileme potansiyeline sahip.

Fakat yukardaki sorunun başka bir cevabı da var: CA olayını, asıl CA’in kendisi abarttı. Nedeni de kendilerini pazarlayabilmek.

Zira CA’in hedefli reklamlarının tam olarak ne kadar etkili olduğu belli değil. İlk şoku atlattıktan sonra gelen analizler, etkinin şimdilik az olduğu yönünde.

Tam bir araştırmacı gazetecilik örneği olarak, Channel 4’un, CA ile yaptığı görüşmelerin gizli kamera kayıtları var aşşağıda. Çeşitli ülkelerde yolsuzluk, rüşvet, türlü türlü seçim manipülasyonları hakkında böbürleniyorlar. Ukraynalı kızlar bile konu dahilinde. Maksat markalarını yaratmak ve büyütmek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir