Yerli ve Milli Yazılım

“Yerli ve Milli” Yazılım

Yazılımın Genel Tanımı

Yazılım genel tanımıyla bilgisayar veya içinde işlemci barındıran sistemleri, belirli işlevleri yerine getirmek üzere yöneten, ne yapacağı programcılar tarafından kodlanmış komut dizeleri olarak kabul edilmektedir.

Günlük hayatımızın hemen hemen her alanında programcılar tarafından kodlanmış yazılımlar bulunan sistemleri kullanıyoruz. İş yerine geldiğimizde kartlı giriş yaptığımızda, bilgisayarda kullandığımız tüm yazılımlarda, e-postalarımızı kontrol ederken, internette gezerken, cep telefonu ile görüşürken, mesajlaşırken, akıllı saatlerimizde, araçlarımızın ekranlarından evimizde kullandığımız elektronik cihazlara kadar birçok alanda yazılımları kullanıyoruz. Kısaca özetleyecek olursak, donanıma (gözle görülebilen ve elle tutulabilen kısımlar) hayat veren dizelere yazılım denilmektedir.

Yazılımlar üç grupta incelenebilir.

  1. İşletim Sistemi Yazılımları

İçinde işlemci barındıran bilgisayar, tablet, akıllı sistemler gibi teknolojik aletlerin açılışı ile kapanışı arasında çalışan işletim sistemine denilmektedir. Üzerinde işletim sistemi bulunmayan donanımlara, programlama yazılımları ile hükmetmek mümkün değildir. Windows XP, Windows 10, Pardus, Linux, MacOS bilgisayarlar için, Android, iOS, Windows Mobile de mobil platformların çalışmasına olanak sağlayan işletim sistemi yazılımlarıdır.  

İşletim sisteminin türü her ne olursa olsun gerçekleştirmesi gereken temel işlemler, Merkezi İşlem Birimini, Ana belleği, Harici kayıt cihazlarını yönetmek, Giriş/çıkışları kontrol etmek, Bilgisayar sisteminin güvenliği ve kontrolünü sağlamaktır.

  • Uygulama Yazılımları

İçinde bir işletim sistemi barındıran sistemlere kurulumu yapılabilen ve kullanıcılara belli başlı işlemleri yapmak için imkân veren programlama denilmektedir. Uygulama yazılımları bir işletim sistemi üzerinde çalışmak üzere hazırlanmıştır. Bazı ticari uygulamalar ise, birden fazla platformda çalışabilmektedir.

Kelime işlem programları, hesap programları, dosya yönetici programlar gibi genel amaçlı uygulamaların yanı sıra, analiz, karar verme, iletişim konularında işlev gören özel amaçlı uygulamalar bulunmaktadır.

  • Programlama Yazılımları

İşletim sistemi yazılımları, uygulama yazılımları ve bu oluşturulan yazılımlar ile uyumlu çalışabilecek elektronik sistemlerin oluşturulmasını sağlayan programlardır. İşletim sistemlerinin bu yazılım dilleri ile oluşturulabileceği gibi, işletim sistemleri üzerine inşa edilen yazılımlar da programlama yazılımları tarafından oluşturulmaktadır.

Platformlara göre farklı diller olmakla birlikte, birçok programlama dili bulunmaktadır. Örneğin Windows işletim sistemi üzerine geliştirilecek yazılımlarda C#, Visual Basic, F# gibi diller kullanılırken, Apple iOS işletim sistemleri üzerinde yazılım geliştirebilmek için Swift dili kullanılmaktadır.

Yerli ve Milli Yazılımın Önemi

Yerli ve milli kelimeleri birbirine yakın anlamlar taşısalar da, aslında kavramsal olarak birbirlerinden farklıdır. Yerli genel anlamda o ülke içinde yapılmış/geliştirilmiş olmasını ifade ederken, Milli o millete özgü nitelikleri taşıma anlamda özgünlüğü/aidiyeti ifade etmektedir.

Yerlilik ve Millilik konuları birbiriyle çok kıyaslanamayacak olsa da, her ikisinin de farklı yönleri bulunmaktadır. Bir ürünün/hizmetin yerli olması, Türkiye’de geliştirildiği için yerli istihdama katkı sağlayacaktır. Yerli istihdamla birlikte, daha nitelikli ve daha vasıflı iş gücünün oluşmasını da tetikleyecektir. Ürünün milli olması ise, hem bize hem de devletimize çok daha faydalı olacak mali gücü, yaptırım gücünü, veri gücünü ve veri trafiğini elimizde tutmamızı sağlayacaktır.

Apple marka cep telefonların arkasında “Designed by California, Assembled in China” yazısı yazmaktadır. Bu da, telefonun tasarımlarının ve yazılımlarının Amerika’da yapıldığını, sadece ucuz iş gücünden faydalanmak için üretiminin Çin’de yapıldığını ifade etmektedir. Apple geçtiğimiz aylarda 1 Trilyon $ değere ulaşarak dünyanın en değerli şirketi unvanına sahip oldu. Amerika açısından bakıldığında Apple yerli değil, sadece milliydi. Nasıl üretileceğini, nasıl çalışacağını, üzerindeki yazılımın neler yapabileceğini kendileri tasarlamış olsa da, Amerika açısından tamamı ile yerli bir ürün değildir. Çin açısından bakıldığında da, yerli fakat başka ülkenin (güç, veri ve ekonomik) gelişimine katkı sağlayan bir ürün geliştirdikleri görülmektedir. Çin’in bu işi yaparak edindiği tecrübeyi Xiaomni ve Huawei üretiminde kullanmış olması ise, Çin’in yerliliğin yanı sıra milli bir hamle yaptığının göstergesidir. Bu markalar da artık dünyanın en çok satanları listesine yer almaktadır. Endüstri 4.0 standartlarının, karanlık ve insansız fabrikalarda birbiri ile iletişim kurabilen akıllı robotların üretime dâhil olması talebinin/eğiliminin altında yatan sebebin de, ucuz iş gücü kullanımının, ürün sahibi ülkeler için sorun haline gelmeye başlaması olduğunu düşünüyorum. 

Farklı bir örnek üzerinden değerlendirme yapacak olursak, parçalarını yurt dışından aldığımız bir helikopterin tüm yazılımını/koordinasyon sistemini biz geliştirmiş olursak o ürünün yerlilik oranı az olsa bile, milli bir ürün haline gelmektedir. Çünkü bizim çıkarlarımıza hizmet etmektedir. Bir sonraki adım olarak, yerli olmayan tüm parçalar da adım adım yerlileştirilmelidir.

Altın sektöründen bir örnek verecek olursak, yer altında kullanılan makinalar, yardımcı ürünler yabancı menşeili olsa da, yapılan üretim millidir ve milli ekonomiye katkı sağlamaktadır.

Kişisel kanaatim, millilik yerlilikten daha önce gelmelidir. Millilik kavramının yanına %100 yerlilik de eklendiğinde ülkemiz açısından ticari anlamda tam bağımsızlığı sağlayacaktır.

Şüphesiz dijital dönüşümün en temel gücü de yazılım sektörüdür. Ekonomide katma değerli üretim yapabilmek ve rekabet gücünü elde edebilmenin temeli yazılım sektöründe gizlidir. Yazılım geliştirmenin dijital dönüşüme faydalı olabilmesinin temel unsuru da kaynak kodlarına erişebildiğimiz/kendi geliştirdiğimiz uygulamalardır. Özellikle savunma alanında paket olarak (yabancı bir ülkeden) satın alınmış, olağanüstü durumlarda beklenenden farklı tepkiler verebileceğinden emin olamadığımız yazılımlarda, yazılımın millilik özelliğinden bahsetmemiz mümkün olmamaktadır.

Geçmiş dönemlerde anlatılan ve teknik anlamda gerçeklik payının da çok büyük olduğu bir konu var. O da yabancı yazılımlarla uçurulan savaş uçaklarının, olası bir savaş durumunda “dost/düşman” tanımlarının çok rahatlıkla manipüle edilebilir olmasıdır. Uçaklar Türkiye’de yerli olarak üretilmiş veya modernize edilmiş olsa da, uçmasını ve gerekli tanımları yapmasını sağlayan yazılımlar dışarıda üretildiğinde millilikten söz etmek pek mümkün değildir.  Dolayısıyla, yerli ve milli standartlarda üretilmiş sistemlerde bu tarz sorun yaşamamamız, ulusal güvenliğimizi tehdit eden unsurların ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. Şu an Türkiye’de Savunma Sanayi Hamlesinde de uçakların bazı parçaları yurt dışından gelse de milli yazılımlarla milli ruha sahip üretimler gerçekleştirilmektedir.

Yerli yazılım geliştirmenin ulusal güvenliğimize, ülkemize, insanlarımıza ve geleceğimize de birçok faydası bulunmaktadır. Bunlar;

  1. Güvenlik

Yerli ve milli yazılım kullanmayan kurumların/yapıların güvenliğinden bahsetmemiz çok mümkün görünmüyor. Bir şirket binası alıp, mükemmel şekilde koruma sistemi geliştirip, o sistemin tüm yönetimini düşmanınızın size gönderdiği güvenlik görevlisine verdiğinizi düşündüğünüz bir senaryoda, güvenlikten bahsetmek ne kadar mümkünse, yerli ve milli olmayan yazılımlarda da güvenlik benzer şekildedir.

Doğru yapılandırılmamış yazılım sistemleri, bağlantıları ve trafiği analiz edilmemiş yabancı menşeili yazılımlarda veri kayıpları yaşamamız ve zarar görmemiz çok olasıdır. Türkiye’de birçok kurumda birçok yabancı yazılım kullanılmaktadır. Siber güvenliği sağlamak için olan, yazışmayı hızlandırmak için olan, evrakların daha hızlı iletilmesini sağlamak için olan ve dahası. Peki, bu uygulamalar arka planda neleri çalıştırıyor? Bize Cloud(bulut) isminde sunulan yeni sistemde, evraklarımızı, belgelerimizi ve mahremimizi emanet ettiğimiz yeni sistemde gerçekten güvende miyiz? Bu sorunun cevabı tabi ki hayır. Yerli ve milli yazılımlar üretmediğimizde, her satır kodunda emeğimiz olmadığı sürece, verileri barındırdığı sunucularda tam hâkimiyet kuramadığımız sürece mahremiyetten ve iletişim gizliliğinden bahsetmemiz mümkün değildir.

Bilgi Güvenliğini konuştuğumuz bu günlerde bizim bilgi güvenliğimizi sağlaması için kullandığımız cihazların kendilerinin bile güvenilirliği sorgulanmalıdır. Kaynak kodları bilinmeyen yazılımlarda, bizim bilmediğimiz ama üreticinin bildiği pek çok Backdoor (arka kapı) olabilmektedir.

  • İstihdam

4. Sanayi Devrimi’nin hayatımıza girmesiyle birlikte dijitalleşen yeni dünya düzeninde yazılım ve kodlama alanları da büyüme trendlerini hızlı bir şekilde yükseltiyor. Dünyada 5 trilyon dolar hacme ulaşan bilişim sektörünün ana kollarından biri olan yazılım sektörünün büyüklüğü ise 3 trilyon dolar civarında. Dünyadaki bu hızlı ilerleyişin yanı sıra Türkiye’de de yazılım sektöründe yapılan atılımlar hızlı bir şekilde devam ediyor. Türkiye’de ise bilişim sektör büyüklüğü 2017 itibarıyla 30 milyar dolar, yazılım sektörü büyüklüğü ise 7 milyar dolar seviyesine ulaştı. Bu da Türkiye’de istihdam oluşturulabilecek, genç beyinlere zemin hazırlayabilecek muhteşem bir fırsat haline gelmektedir.

Öte yandan eğitim sisteminde yazılım konusunun geri planda kalması ve nitelikli iş gücü oluşturacak mühendislerin yurtdışına göç ediyor olması, Türkiye’de yazılım sektörünün hızını engelleyen faktörler arasında bulunmaktadır. Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında yer alan yazılım ihracat hedefinin 50 milyar dolar olduğunu düşünecek olursak, Türkiye’de yazılım sektörünün de büyüme hızının giderek arttıracağını görebiliyor hale geleceğiz. Şu an Türkiye’de bilişim sektöründe istihdam edilen personel sayısı yaklaşık 150 bin iken, yıllık ortalama %5-10 büyüme hedeflenmektedir.

Yerliliğin artması, istihdamı doğrudan etkileyen en önemli parametredir.

  • İhracat

Türkiye olarak, dünyadaki 3 trilyon dolarlık dünya yazılım piyasasının sadece 2.9 milyar dolarına hâkim durumdayız. Bu da oransal olarak bakıldığında %0.1’e yakın bir rakam olarak karşımıza çıkmaktadır. 1000 birimlik dünya pazarının yalnızca 1 birimine sahip konumdayız.

Yazılım sektör olarak da, yerleşke bağımsız çalışma olanağı, ürünleşme, lisans satışı ve uzaktan destek gibi avantajlar sağladığı için, Türkiye ve Türkiye’deki iş gücü ile çok rahatlıkla dünya piyasasından daha büyük paylar alabilecek güce sahip konumda bulunuyor. Burada kritik unsurlardan bir tanesi de tabi ki genç nüfus. Türkiye’de bu genç nüfusa büyük oranda sahip, geriye sadece genç nüfusu doğru yönlendirmek, doğru zemini hazırlamak ve genç nüfusu nitelikli hale getirmek kalıyor.

Dünya üzerinden örnek verecek olursak, Hindistan yazılım konusunda uzaktan hizmetler vererek, sonrasında program parçacıkları üreterek sektöre adım attı. Sonrasında yetkinlikleri arttıkça alınan işlerin karmaşıklığı ve katma değeri de aynı oranda artış gösterdi. Şu an dünya üzerinde büyük şirketler (Intel, Ericson vs.) Hindistan’da ekiplerini oluşturabiliyor. Oluşturulan ekipler dünyanın her yerindeki müşterilere de hizmet veriyor. Sunulan hizmetler arasında yazılım geliştirmenin yanı sıra destek ve uzaktan işletim işlemleri de bulunuyor. Geliştirilen hizmetleri ve yazılımları da ürünleştirmeyi başarıp, şu an dünyaya paket programlar halinde sunacak hale geldiler.

Bu sayede dünya yazılım pastasından 150 milyar dolara yakın bir gelir elde ediyorlar. Bu da dünya piyasasının %5’ine tekabül ediyor. Türkiye olarak eğitim hayatı boyunca “Yerli ve Milli” değerlerle yetiştirilmiş, yazılım konusunda yeterli yetkinliğe sahip genç nüfusumuzla bu pazarda çok daha büyük paya sahip olmamız mümkündür.

  • Güç ve Veri

Yerli ve Milli yazılım konusunda en önemli konu başlığı veriler ve o verilerin beraberinde getirdiği güce sahip olmaktır. Yazılım sahibi firmaların/devletlerin ellerinde ciddi bir veri biriktirdiği ve bu verinin de ciddi bir gücü temsil ettiği bilinmelidir.

Dünyada yıllar sonra büyük verilerin daha rahat ve daha hızlı incelenmesiyle, doğru sonuçlar çıkartılmaya başladığında (anlamlandırıldığında) daha büyük veri depolarına ihtiyaç duyulacaktır. Bu veri kaynaklarını biriktirmek de, yerli ve milli yazılımlarla mümkün hale gelmektedir.

Şu an sokakta yürüyor olsak, birisi gelip bize “Merhabalar, Sizi evinize kadar bırakmak istiyorum” dese, birçoğumuz bu işi ücretsiz olarak niye yapıyor? Çıkarı ne? Diye düşünmeden edemeyiz. Fakat cebimizde Whatsapp gibi birçok uygulama var. Peki, whatsapp bize neden ücretsiz olarak bu hizmeti sunuyor? Operatörlerin ciddi bir ücretle sunduğu metin gönderim hizmetini, whatsapp bize ücretsiz olarak sağlıyor. Hatta aramalarımı yapabiliyorum, fotoğraf, ses ve video gönderimi yapabiliyorum. Tamamen ücretsiz. Bütün bu işlemlerin gerçekleşmesi, depolanması için WhatsApp’ta binlerce sunucu, onlarca teknik uzman 7 gün 24 saat aktif bir şekilde çalışıyor. Geliri olmayan Whatsapp sürekli olarak da sunucu/internet/soğutma/yazılım geliştirme gibi maliyetlere sahip. Fakat 2014 yılında Whatsapp 19 Milyar Dolar gibi bir fiyatla Facebook tarafından satın alındı. Geliri olmayan ve sürekli giderleri olan bir uygulamanın para eden tek bir yanı vardı, o da bizim verilerimiz. Türkiye’nin 6 katı büyüklüğünde tam 500 milyon kişinin verileri satıldı. Whatsapp bize kabul ettirdiği sözleşmede hala bu bilgileri üçüncü şahıslar ile paylaşma hakkına sahip ve şu an aktif olarak 1 milyardan fazla kişiye hizmet vermeye devam etmektedir. Günlük ortalama trafiği ise 40 milyar mesaj, 1.6 milyar fotoğraf, 250 milyon videodur. Bunu yıllık olarak hesaplamak bile çok zor bir hale gelmektedir. Güzel bir söz var, “Aldığınız hizmet karşısında bir ücret ödemiyorsanız, ürün aslında sizsiniz!”

İnsanların psikolojisini analiz eden, o psikolojiye göre otomatik mesajlar atan sistemlerin geleceği çok uzak değil. Veya kendi aralarında/insanlarla konuşan yapay zekâ robotlarına çok uzakta değiliz. Bu teknolojiler yaygın kullanılmaya başlandığında büyük paralarla satışa sunulacak. Peki, bu robotların geliştirilmesinin altında yatan veri kaynağı nereden geliyor? Yıllardır Yahoo, Gmail, Microsoft Messenger, Skype, Facebook Messenger gibi uygulamalarla, şu an da Whatsapp, Instagram gibi uygulamalarla büyük veriler depolanıyor ve üçüncü şahıslarla paylaşılabiliyor. Bu verilerde birbirimizle olan konuşmalarımız, atılan bir mesaja verilen cevaplar, sorulan bir soruya trend olarak verilmiş en doğru cevaplar bulunuyor. Konuşan veya bize sesli/yazılı cevap veren robotların teknolojisinin altında yatan büyük veri tabanının mimarı hepimiziz. Ama o verileri elinde barındıran, bize yıllardır bu platformları ücretsiz sunan insanlar, şu an yeni geliştirecekleri teknolojiyi ön görerek yıllardır bizden veri toplamakla meşgul bir vaziyetteydi. Bunun gibi onlarca, yüzlerce örnek verilebilir.

Yeni teknoloji geliştirebilmek için veya hedef alınan bir bölge ile alakalı detaylı bilgiye sahip olabilmek için büyük veri kaynaklarına ihtiyaç duyuluyor. Bu verileri de, sosyal platformlar üzerinden biz ücretsiz olarak ve kendi ellerimizle sunuyoruz. O bölgedeki insanların siyasi düşüncesi, hassas oldukları konular, dini, ırkı, sosyolojik eğilimleri, gelir durumu gibi birçok detayı yine o kişilerin ücretsiz kullandıkları sistemlerden elde ettikleri verilerle anlayabiliyorlar. Bu da Açık Kaynak İstihbaratı (Open Source Intelligence) olarak isimlendirilmektedir.  

Devlet kurumları açısından konu değerlendirildiğinde ise, devlete ait olan mahrem verilerin Türkiye içinde kalması gerekmektedir. İthal edilen yazılımlar ve onlar üzerinde yapılacak işlemlerin yeterli güvenlik önlemi alınmaması halinde, diğer ülkelere çok rahatlıkla sızabileceğini unutmamak gerekiyor. Dünyadaki diğer istihbarat örgütlerinin yazılım sistemlerini bu amaçlı kullandıkları veya bu amaçla kullanmak üzere fonladıkları bilinmektedir.

Ülkemizde üretilen verilerin yine ülkemiz sınırları içerisinde kalması, hatta diğer ülkelerde kullanılmak üzere ihraç ettiğimiz yazılımlardan elde edilen açık kaynak verilerinin depolanması, yorumlanması, gücü lehimize çevirecek olan en etkili faktördür.

“Yerli ve Milli Yazılım” geliştirmek, tercih değil gelişmek ve güçlenmek için tamamen bir zorunluluktur.

Bu yazı 2019 yılında Sektörel Bakış isimli dergide yayınlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir