Türkiye’de alışılmış bir hukuk ve adliye sisteminin olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bir davanın bir kaç hafta içinde çözülüp karara bağlanmış olması hepimizi çok şaşırtır değil mi?
Ama bizim acelemiz var ağabey!
Türkiye’de yine aynı hukukun verdiği karar olarak, bilgi sistemleri yöneticileri, LOG’ları yani işlem kayıtlarını 6 ay saklamak zorunda. Sonrasında yapılacak olan değişikliklerden hiç kimse sorumlu değil. Yasal olarak bu şekilde böyle.
Peki bu yasayı koyan “hukuk”, bir dijital suç dosyası geldinde ne yapıyor? Burası önemli benim için. Tam tahmin ettiğiniz gibi, bir suç dosyası geldiğinde onun kayda alınması, işlemlerin gerçekleştirilmesi ve bilişim sistemlerinden LOG kayıtlarının istemesi süreci 6 aydan daha fazla vakit geçiyor. Sonrasında yazılan yazıya olumsuz cevap geldiğinde de herhangi bir sonuç alamadan suçluları mutlu edip adliyeden ayırlıyoruz.
Türkiye’deki klasik hukuk sistemi hızlanır veya yavaşlar o beni ilgilendirmiyor fakat, kaybolma ihtimali olan verilerin üzerinden bir an önce bu tarz davaların hızlandırılması çok daha mantıklı geliyor bana göre. Bir CD var elinizde ve o CD’de size karşı işlenen bir suçun kaydı var. O CD’yi adliyeye götürüp dava açıyorsunuz, karşılaşacağınız ihtimalleri sayayım mı?
- CD’nin incelenmesi için 3-4 yıl süre geçtiğinde CD artık yıpranmış olduğundan okunamaz hale gelmektedir.
- CD bir delil torbasına konulmadığından dolayı, zarfların içerisinde delgeç veya zımba ile delindiğinden deliller okunmaz hale gelmektedir.
- CD zarfa da konulmamışsa, adliyede üzerine çay da konulabilir (masa kirlenmesin diye), çizilmekten okunamaz hale de gelmektedir.
bunun gibi onlarca örnek saymak mümkün.
Neden bu kadar yavaş?
Yaşanan siber olaylarda el konulan verilerin incelenmesi için, bu işi gerçekten çok iyi bilen bir ekibin olması ve bu ekibe verilecek olan yetkilendirme işlerin hızlanması konusunda çok ciddi hız kazandıracaktır.
Örnek bir olay üzerinden gidecek olursak, bir SIM kart üzerinde bir SMS var ve o SMS davanın seyrini çok ciddi ölçüde etkileyecek. SIM kart bilgisayara takılıyor, o da ne? PIN kodu var 4 haneli ve olmazsa SIM Karta ulaşamayacağız. İşlemleri sırayla yazayım mı?
- İnceleme laboravutarında SIM kartın hangi sebepten okunamadığına dair rapor yazılıyor,
- Rapor soruşturmacı kolluk kuvvetine iletiliyor,
- Kolluk kuvveti raporu alıp savcı veya hakime iletiyor durumu anlatıyor,
- Eğer savcı veya hakime olay doğru anlatılmazsa “tamam okunamıyorsa bırakın” cevabı alıp olay burada bitiyor,
- Hadi devam ettiğini varsayalım, savcılık ilgili GSM operatörüne yazı yazıyor,
- GSM operatörü kendine verilen süre zarfında ilgili PIN konudu savcılığa iletiyor,
- Savcılık kolluk kuvvetlerine iletiyor,
- Kolluk kuvvetleri de incelemeyi yapan laboratuvara iletiyor.
Ne kadar gereksiz bir bürokrasi farkında mısınız? Hadi orda da dua edin PIN doğru çıksın, ilgili operatör tarafından verilen PIN kodunun doğru gelmediği zamanlar da mevcut. Eğer enerjiniz varsa tekrardan oturup aynı prosesi tekrardan işletmeniz gerekiyor.
Örneğin sadece bu konu ile alakalı bir öneri sunacak olursak, PIN kodu isteme işlemi her seferinde yaşanıyor ve bir rutin haline gelmişse, burada laboratuvarların doğrudan PIN kodu isteme yetkisine sahip olması, bunun raporlanarak dava dosyasına eklenmesi, eğer dava dosyasına eklenmeyen bir talep oluşursa GSM operatörünün “benden bu PIN’i istedin ama bana sonrasında dosya göndermedin” demesi süreci ne kadar hızlandırır değil mi?
Lab’ın kolluk kuvvetlerine yazı göndermesi 15 gün, kolluk kuvvetlerinin savcıya göndermesi 15 gün, savcının GSM’e iletmesi 15 gün, operatörün bulması ve iletmesi 15 gün, savcının kolluğa iletmesi 15 gün, kolluğun laba iletmesi 15 gün, tekrardan o davayı alıp işleme almak 15 gün. 3 aydan fazla bir süre sadece bu bürokrasinin yaşanması yerine, 1 saat içerisinde doğrudan dönüş almak çok mu zor? Kolluk kuvvetleri ve savcılığı araya koymadan onları yormadan direkt cevap almak daha kolay geliyor bana..
Bu ve bunun gibi bir çok örnek tek tek ele alnınarak “darboğaz” yaşanan yerlerin revize edilmesi gerekmektedir. Bunun için yetkililerin önlem alınabilir.